29 Mart 2013 Cuma

Akşamcıyım Ben



Evet yanlış duymadınız akşamcıyım yahu ben! 
Benim için hayat akşamları başlar, sabah sokağa adımımı atınca biter…
O yüzden gün ağarsın diye bekleyenlerden değil, gün akşam olsun diye bekleyenlerdenim ben… Akşamcıyım ben neden mi?
Gündüzüm patronun, akşamım benim iki dudağım arasındadır…
Akşam olunca sımsıcak yuvama sevenlerimin ve sevdiklerimin yanına koşarım.
İşte benim için hayat ve en büyük zenginlik budur!
İşte bu yüzden akşamcıyım ben…
Akşamcılık sadece meyhaneye koşmak sanmayın sakın…
Sevdiklerimin arasında beyaz peynir, kavun, iki kadeh rakıda yok sanmayın.
Akşamcıyım yahu ben!
Gündüzün pisliğini, nankörlüğünü, kendini beğenmişliğini iki kadeh rakıyla silip atan ve fakirliğini, yokluğunu ise kapıyı yüzüme açıp “ Hoş geldin benim yârim. “ diyen hayat arkadaşımı, en büyük servetim oğlum ve benim can damarımı görünce atarım…
O yüzden akşamcıyım ulan ben var mı itirazı olan?

YALÇIN ŞENEL

24 Mart 2013 Pazar

Filistin



Sen uyu, uyusun dünya uyanmasın
Gemiler sefere çıkmasın, savaşlar yapılmasın
Camlar kırılmasın, taşlar atılmasın
Canlara kıyılmasın, analar evlatlarından ayrılmasın
İnsanlar insan olsun, Filistin kana bulanmasın
Dost olsun, düşman olsun;
Uyusun İsrail bir daha uyanmasın!

Gökay Hamdi ŞENEL

15 Mart 2013 Cuma

26 Evler




26 Evler

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Kendimi bilmezdim ben daha
Her şeyden bir haber
Yaşayacaklarıma dair hiçbir ipucu yoktu ortada…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Mahalle bakkalını orada gördüm ben
Arkadaşlığı dostluğu orada tanıdım
Dostun arkadaştan farklı olduğunu öğrendim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Komşuluğu orada öğrendim ben
Yardımlaşmayı, dayanışmayı, hoş görüyü
Aile bağlarını ve dahasını…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Senelerimi harcadım
Kışı güzel yazı ayrı güzel oldu benim için
Şimdiki çocuklar anlamazlar bilmezler biz hiç sıkılmadık oradayken…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Canımdan öte dostlarım oldu, büyüklerim, küçüklerim
Hiçbir yer aynı tadı vermedi bana
Orası başkaydı başka kalacaktı…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Hiç bıkmadım yokuşundan bayırından
Aksine inip çıkarken huzuru hissettim
Zevk aldım…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Bisiklete binmeyi öğrendim
Hırsız polisi
Alman kalesini…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Orta kafa golü
Kışın kaymayı, kaleler kurup savaş yapmayı
Kardan adam yapmayı öğrendim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
İlk yaramı aldım
Düşmeyi kalkmayı,
Kavga etmeyi ama barışmayı öğrendim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Üç kornerin penaltı olduğunu
Duvar pasıyla adam geçmeyi
Harmanda düşe kalka top oynamayı öğrendim ben…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Turnuva yapmayı,
Yenilince üzülmeyi,
Ama arkadaşımın elini sıkmayı, omzuna vurmayı öğrendim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Büyüklerime saygıyı küçüklerime sevgiyi öğrendim…
Güvenmeyi, özlemeyi, inanmayı,
Arkadaşımın evinin önünde onu beklemeyi öğrendim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Hayvanlara sevgiyi öğrendim
Yemeğimi evden kaçırıp onunla paylaşmayı
Tahtadan kulübüler yapıp onu korumayı öğrendim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Büyüdükçe farklı şeylerde öğrendim
Hata yapmayı,
Sorumluluk almayı öğrendim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Alkol içtim,
Ceza aldım,
Asileştim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Geceleri ilk defa dışarı çıkmaya başladım
Arkadaşlarıma sahip çıkmayı
Yanlışlarımdan doğrular çıkarmayı öğrendim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Dostun değerini
Varlığının ederini
Her şeyin giderini öğrendim…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Acısıyla tatlısıyla
Büyüğüyle küçüğüyle
Kalanıyla gideniyle…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Hayatımdan çıkartamayacağım kişiler edindim
Bağlı kaldım kalmaya çalıştım
Bana yapılanları hiç unutmadım…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Gün geldi, ayrılık vakti
Ayrıldım,
İçimde buruk bir acı…

Benim ilk aşkımdı 26 evler
Anılarda kaldı
Vakit buldukça hep uğradım…
Bana kattıklarını
Sahip olduklarımı
Dostlarımı
Büyüklerimi
Küçüklerimi
Amcalarımı
Teyzelerimi
Bana su verenleri
Ekmek yapanları
Bağıranları
Sevenleri
Komşularımı
Yaşadıklarımı
Acıyı
Tatlıyı
Kavgayı
Barışı
Sevgiyi
Hiç unutmadım, unutmayacağım…
İyi ki var oldun hayatımı şekillendirdin,
Bana hayatı öğrettin 26 evler…
Seni çok seviyorum, sahip olduklarınla…

Gökay Hamdi ŞENEL

14 Mart 2013 Perşembe

Hayatımın aşkına sesleniyorum!





Seni henüz tanımadım, tanımıyorum…
Belki sen beni tanıyorsun ama ben henüz bilmiyorum…
Bilmem ama ben seni tanıyor gibiyim…
Yanımda bir yerlerdesin sanki…
Hissedebiliyorum ama nedense göremiyorum…
Varlığın etrafımı çevreleyen bir sıcaklık gibi…
Sen yokken üşüdüğümü hissediyorum…

Seni tanımıyorum ama tanımak istiyorum…
Hissetmek yetmiyor artık…
Çıkıp gelmen lazım yokluğun var olduğu yerden…
Bekletme artık yeter bu kadar naz…
Fazla naz âşık usandırır derler…
Ama aşk yokken ortada kim neden usansın…
Olsun ben senin nazını da çekerim…

Sana dünyaları veremem belki…
Ama benim kalbim dünyalara bedel onu veririm sana…
İçinde bir ömür rahat edersin…
Bir ev yaparız içine derme çatma, yaşar gideriz sonsuzlukta…
Hiç sıkılmazsın orda…
Hiç üzülmezsin, canın yanmaz…
Hiç kimse mutluluktan seni alıkoyamaz…

Kalbim olur kucağım…
Sarar sarmalarım seni…
El bebek gül bebek değil belki ama…
Elimden geldiğince kundaklarım seni…
Elin sıcak suya da değer soğuğuna da…
Ama ellerim hep sıcak olur benim…
Üşümez ellerin ellerimdeyken…

Ben kocaman yürekli bir adamım…
Neleri kaldırır bu yürek…
Ama sana gelince…
Açılır perdeleri gülerek…
Neşem olursun beni tüm kalbinle severek…
Varlığıma armağan olursun…
Hiç ummadığım anda gelerek…

Kalbini açarsın bana belki…
Birkaç sevgi sözcüğü dökülür kalbinden gelen uzun yoldan…
Sarılırsın nefesin boynumda kalır…
Kokun kokuma karışır…
Gözlerinden damlayan yaş gözlerimi ıslatır…
Canım derim sana canın yanmasın gel gidelim birlikte…
Yüreğime…

Sana miras kalır sevgim…
Sarıp sarmalar dört bir yanını…
Toprağa karışır…
Bir oluruz biz, birlikte oluruz…
Yokluğumda yaşarken o kocaman yürekte, var oluruz biz…
Duvarda bir resimde anı olarak kalmaktansa…
Kalırız ömrün aydınlığında…

Gökay Hamdi ŞENEL


13 Mart 2013 Çarşamba

Çıkar !?




İnsanları anlayamıyorum…
Kendini yüceltmek adına başkalarını neden karalarsın ki?
Sen yükselirken illa birileri düşmek zorunda mı?
Daha iyisini yapsan da başkalarının üzerinden ekmek yemek zorunda kalmasan?
Bu kadar mı ruhsuz olduk şu fani dünyada…
Var olana sahip çıkıp yüceltmek varken olmayandan neden çalasın?
İçi nasıl rahat eder bir insanın diğeri acı çekerken?
Karşındakini yerin dibine sokmak mıdır seni yukarılara taşıyan?
Eğer fikriyatın bu ise yazıklar olsun senin ana babana…
Yeryüzünde yok mu böyle şarlatanlar?
Yok mu? Sırtımızdan yaşayanlar…
İhtiyacı varken yanından ayrılmayıp sonrasında yok olanlar, mevcut değil mi hayatımızda?
İstemediğimiz kadar hem de…
Arkadaşınım deyip üç gün sonra yok olanlar…
Arkadaşınım deyip hem var olup hem arkandan konuşanlar…
Arkadaşınım deyip seni karalayıp üzerine çıkanlar…
Arkadaşınım deyip iyi niyetini suiistimal edenler…
Arkadaşınım deyip zor gününde bir kamçı daha vuranlar…
Arkadaşınım deyip hiçbir şeyden haberin yokken seni yerden yere vuranlar…
Arkadaşınım deyip arkandan bin bir türlü iş çevirip üzerinden nemalananlar…
Dönme canımın içi tam güvenmeden kimseye arkanı…
Çıkar çatışması hissettin mi verme senden istenen hiçbir detayı…
Yapma iyiliğin sende kalsın dönüp dolaşıp içinde kalmasındansa…
Acısını sen çekme başkası çeksin…
Sıkıntısında var olma ki mutluluğunda yanında var olasın…
Deme ki ben kötü müyüm? 
Sen meleğin atasısın !

Gökay Hamdi ŞENEL

11 Mart 2013 Pazartesi

Kin ?!



Kin kusmak niye ?
Eline ne geçti ?
Tamam ayrılmış olabiliriz bu çok doğal değil mi ?

Ya! Kardeşim ben anlamıyorum kendimi de bu milleti de velev ki çok sevdin bir o kadar da aşık oldun alamıyorsun kendini gözlerin kör oldu. Yanlış yoldasın dedi sana diyenler... Dinlesene oğlum bir etrafında olup biteni. 

Nedendir bu at gözlüğü takma merakı ?

E hadi yaptın bir hıyarlık oluverdi dedin amenna bana uyar, tecrübedir kazandım dersin onu da anlarım ama kardeşim her şey bittiği zaman da tamam oldu bitti diyeceksin o zaman. Karşındaki de insan evladı en nihayetinde. İki elinle yüzünün sağından solundan bir etrafı kapatıver bakalım ne görüyorsun ? Önünü değil mi ? Sağında varsa iyilik solunda varsa ya kötülük nasıl idrak edeceksin. Heh öyle bakarsın işte ampul gibi.

Gerçi sen yaptın mı ?

Yoo yapmadım ama sen bana ne bakıyorsun hıyarlık bende ama sen yapıver bir zahmet. Babamın hayrına yazmıyorum burada.

Sen ne anlatmaya çalışıyorsun ?

Hiç öyle havadan sudan. La oğlum ben ne anlatıyorum deminden beri dön de bir bakıver üşengeç misin ? Diyorum ki etraf olmuş cadı kazanı çıkart atıver şu ön yargıyı kafandan, bir de öyle her canım cicim diyene gönlünü kaptırma. Kaptırırsan da yardım iste sağından solundan hiç mi arkadaşın yok be kardeşim bak yanlış yoldasın diyecek. Yok mu ? La oğlum gel la gel bana gel ben anlatacağım sana eğriyi doğruyu...

Pişman mısın ?

Yoo niye olayım be kardeşim. En güzeli de yaşamış olmak ya zaten ne güzel, şimdi ben yaşamasam sen yaşamasan kim yaşayacak ? Yani akıl var mantık var güzel kardeşim saksıyı çalıştır.
En nihayetinde sen bunları neden anlattın ?,
Bilmiyorum aslına bakarsan. İyi dedim değil mi ? Maksat muhabbet olsun. Yukarıya bakıp da eğer bir şeyler çıkarttı isen zaten amacıma ulaşmışımdır ben. Hea ama okumayı bitirince ne dedi la bu diye şöyle bir baktı isen eğer geçmiş olsun kardeşim aynen devam...

Gökay Hamdi ŞENEL

Renk Karmaşası



Acının tarifsiz bir anlamı vardı…
Sanki tertemiz bir sokağı baştan aşağıya kırmızıya boyamaktı…
Acı mıydı var olan, yoksa var olan mıydı acıtan?
Baştan aşağı dolaşsan o sokağı çıksan gitsen uzaklara,
Döneceğin yer yine aynı kırmızı olmaz mıydı?
Kırmızı da var olamaz mıydı insan?
Hayatının bir parçası yapamaz mıydı?
Yapardı elbet,
Ama hep başkasının beyazlığında kalırdı canının bir parçası…
Yitirirdi günden güne beyaza olan inancını…
Kırmızı kötü değildi aslında…
Ama siyahı görmemiş insan ne bilsin ki kırmızının değerini…
Önemli olan kaçmak mıydı yoksa beyazda var olmak mıydı?
Aslında önemli olan varlığını kabullenmekti yokluğun…
Siyahın Kırmızısında beyaz olmaktı asıl olan…
Hayatın gerçeğine bağlı kalıp kabullenmekti her şeyi var olan...
Yanlış! …
Var olan uğruna savaşmaktı asıl olan…
Kırmızı içinde beyazı bulmaktı, hayata göğüs germekti…
Her kırmızının sonunda bir siyah ama her siyahın başlangıcında da bir beyaz olduğunu bilmekti…

Gökay Hamdi ŞENEL

10 Mart 2013 Pazar

İki









Bazen kendini adarsın ya işte bu hayatımın aşkı diye…
Bağlanırsın ya derinden hiç çözülmeyecekmişçesine…
Gün gelir de o ip kayar ya parmaklarının ucundan…
Uyanırsın dilin susar gözlerin kavuşmaz…
Bakakalır gözlerin hayatın derinliğine…
Boşluktasındır şimdi…
Ne sağa bakar o gözler ne de sola…
Bazen yaşlar akar gözlerinden bazense içine akar inceden…
Ben ne yaptım da hak ettim bunu dersin…
İsyan edersin varlığına da yokluğuna da…
Günlerce çıkmazsın evinden, saatler geçmek bilmez…
Kısacık hayatta ne varsa unutursun birden…
Gözlerin görmez kulakların duymaz olur…
Ne varsa hayata dair içinde hepsi aşkın bittiği anda takılı kalır…
Saat hep 2’yi vurduğunda o an'ı hatırlarsın…
Derdine derman bulmaya takatin kalmayıncaya dek ararsın…
Sonra döner bir bakarsın ki…
Geçmeyen saatler o kadar fazlalaşmış ki…
Farkına varamamışsın aylar geçmiş…
Birden irkilir ve kendine gelirsin…
Varlığını hissedersin…
Her şey ağırlaşır birden sonrasında bir durgunluk…
Ardından gelen sesler kulaklarında mana bulur…
Anlarsın ki bazı şeyler zamanın derinliğinde bulmuş dermanı…
Pişman olursun akıp giden zamanı kaybettiğine…
Ama üzülmezsin çektiğin acılara…
O acılardır zamanda sana dermanı bulduran…
Sonra vazgeçersin nitelemekten yaşananları dert diye…
Anı olurlar birden ya da yaşanması gereken birer deneyim…
Döner bakarsın usulca arkana…
Hayatına kattığına ve senden alıp götürdüklerine…
Anlarsın ki kaybettiğin hiç bir şey yok aslında…
Yaşanması gerekmiş…
Olmuş ve bitmiş…
Gün gelir yelkovan 2’yi bulur yine…
Ama sen dönüp bakmazsın…
Bilirsin ki yelkovan hep 2’yi bulacak…
Ama sen kaybettiğin 2’yi bulamayacaksın…

Gökay Hamdi ŞENEL

Hayal mi, Ben mi gerçeğim ?



Tutkularının arasında özgür olmak vardı...
Ama kastettiğin özgür olmak mıydı? 

Canın istediğinde uzaklaşmak mıydı etrafındakilerin varlığından?

Hayata dair heveslerin vardı...

Onları gerçeğe dökemez miydin?

Var olanı, yok olana katıp var edemez miydin ikisini birden?

Farkındalıkların vardı... 

Ama fark edemediklerinde yok muydu?

Bu dik kafalılık neyin alametiydi? 

Uzaklaşmak uğruna göze aldıklarını bir kenara yığsak varlık içinde yokluk çekmezdik...

Özgürlüğünü paylaşmayı denesen tek başınalık başucunda kalmazdı...

Heveslerini bir kenara bıraksan, yeni hevesler edinebilirdik...

Varlığımı farketseydin eğer özgürce heveslerimizin farkına varabilirdik beraber...


Gökay Hamdi ŞENEL

Parmaklarımın Ucunda Hala Sen Kokuyorsun




Parmaklarımın ucunda hala sen kokuyorsun..

Sanki hiç gitmemişsin gibi buram buram..

Büyüleyici güzelliğin kaybolmamış gibi sanki gözlerimin önünden..

Hala sen kokuyorsun..

Çıkıp gelecekmişsin gibi bir yerlerden..

Hala sen kokuyorsun..

Yanımda bana sarılmış uzanıyorsun gibi..

Hayatımın kokusu burnumda kalmış sanki..

Ya ben yanılıyorum..

Ya sen hala buradasın..

Ya da burada olduğuna inanmak istiyorum sadece..

Gittiğini kabullenmemek istercesine kokluyorum..

Aslında sen sadece parmaklarımın ucunda kalmışsın..

Kokun bende ve ben yalnızım..

Yanılmışım..

Gökay Hamdi ŞENEL

Hayallerime Gömdüm





Kurardık ya hayalini pembe panjurlu bir evin...
Küçücük bahçesinin, çitle çevrili kahverengisinin...
Renklerde bulurduk ya hep hayalin derinliklerini...
Bizim için mavisi vardı, yeşili vardı ya hani...
Mavinin anısını, yeşilin manası severdik...
Hatırlar mısın?
Minicik bir bacası olacaktı, şöminenin dumanı tütecekti ığıl ığıl...
Kapısında isimlerimizin baş harfi, paspasın altında yedek bir anahtar olacaktı...
Hemen girişte bahçenin yanında zeytin ağacına bağlı bir hamak...
Girişte sağda kırmızı mandallı bir dolap…
Bahçe malzemelerimi oraya koyacağım derdin hep…
Hemen solumuzda çiçeklere bezeli bir mutfak…
Çiçekleri eksik etmeyeceğim derdin…
Çünkü onlar hayata dair seni mutlu eden manevi varlıklardı…
Annenden bahsederdin çiçekleri ne kadar sevdiğinden…
Menekşeyi çok severdin adını almıştın çünkü…
Mutfaktan çıkınca karşına hep yemek masası gelsin isterdin…
Oturma odası olacaktı mutfağa en yakın yer…
Güzel güzel yemekler yapıp taşıyacaktın sofraya…
Ayağına dolaşacaktı yerde emekleyen güzellikler…
İki tane güzelliğimiz olsun isterdik hep…
Biri kız biri oğlan…
Evimiz içten merdivenli olacaktı…
Yukarıda 3 oda fazlası değil…
Odalardan biri mavi biri yeşil olacaktı…
Birinde canımızın bir parçası diğerinde öbürü…
İlerde solda bir kapı daha…
O da bizim olacaktı…
Çatı katında eskileri saklayacaktık…
Asma bir merdiveni olacaktı…
Yıllar sonra çatı arasından bir şey lazım olduğunda…
Gidip alıp döndüğümde elimde anılara dair somut bir şey kalacaktı…
Onu da getirecektim beraberimde inerken aşağıya…
Yine ikimiz bir kalacaktık…
Güzelliklerimiz birer yana savrulacaktı belki…
Kendi hayatları olacaktı…
Bizse anıları yâd edecektik beraber seninle…
Yaşlanacaktık güzelce…
Mutfağın oturma odasına yakın olması işimize gelecekti…
Bahçe malzemelerinin kapının yanında olması ala olacaktı…
Ben zeytin ağacının dibinde hamakta sallanırken sen kahverengide olacaktın…
Ne güzel olacaktı…
Ama olmadı…
Sen ansızın veda ettin bu fani dünyaya…
Gerçekleşmedi, hayalde kaldı anı olamadan her şey…
Ama hayalini kurabilmiş olmak bile güzeldi seninle…
Şimdi ben her ayrıntıyı rüyalarımda yaşıyorum...
Sensiz olsam da senin varlığını taşıyorum…
Seni yaşayıp seni hissediyorum…
Senin için hayallerime koşuyorum…
Seni sevip seni yaşıyorum…

Gökay Hamdi ŞENEL